15 Aralık 2015 Salı

Ben Yorgunum, Yorgun

Sanırım 26 Kasım'dı, ailem geldi İstanbul'a. Uzun bir süredir yanımdalar. Bu kadar kalacaklarını tahmin etmiyordum. Bir şekilde zaman geçti, olaylar oldu, yaşlandık, ölüme bir kaç parmak daha yaklaştık.

Yorgun argın geldim işten, annemin de babamın da yüzleri asık. Anında ortamdaki enerjiden bir sorun olduğunu anladım. Neyse dur bakalım kokusu çıkar yakında diye düşündüm. Annemin hazırladığı yemeği yedim, son geceleri madem biraz yanlarında oturayım sonra yatağıma geçer uzanırım dedim. Bunu fırsat bilen babam başladı konuşmaya; Bizim gelmemizden memnun değilsin biliyorum, rahatsız oldun ama merak etme bir daha zor gelirim. Bizim dediklerimizin bir önemi yok nasıl olsa. Tamam dedim, yine kurcalamışlar benim çantamı, sevgilimin yazdıklarını okumuşlar, ne okudular diye düşünürken. Oğlum kimseye güvenme, insanlar işleri bitince atarlar bir kenara ne ararlar, ne sorarlar diye devam etti konuşmaya.

Yoruldum sayın okur. Gerçekten çok yoruldum. Tartışmaktan, laf anlatamamaktan, olumsuzluklar silsilesinden, her şeyi bozmaktan, bu kadar şanssız olmaktan, yaşamaktan..
                                                                             Yoruldum!



Gay Mühendis

Sen Sevda Mısın

Haftalardır takıldığım bir şarkı. Siz de dinleyin belki hoşunuza gider. Eğer bir söz yazarı olsaydım bu dönem yazacağım bir şarkının sözleri bunlar olurdu muhtemelen.

Umut yok, bir ışık yok gözlerinde,
Ben hala bekleyenim olsun
Ateş yok sıcaklık yok ellerinde
Ben yanarım aşkın sağ olsun
Sen kapımı çalan sızım gir içeri
Her zaman başımın üstünde senin yerin

Dilim tutulur sözcükler uçarsa aklımdan
Benim güzel misafirim sen hep hoş geldin
Sen sevda mısın yoksa yalan dolan
Püsküllü belam olup, derde salan
Sen sevda mısın 
Var bir yaşanmamışlık sanki özünde,
Benim içimde ukde kalan
Sen sevda mısın yoksa yalan dolan
Püsküllü belam olup, derde salan
Var bir yaşanmamışlık sanki özünde,
Benim içimde ukde kalan
Sen kapımı çalan sızım gir içeri
Her zaman başımın üstünde senin yerin
Dilim tutulur sözcükler uçarsa aklımdan
Benim güzel misafirim sen hep hoş geldin
Sen sevda mısın yoksa yalan dolan
Püsküllü belam olup, derde salan
Var bir yaşanmamışlık sanki özünde,
Benim içimde ukde kalan



Gay Mühendis

Bayramda Çanakkale

ÇANAKKALE. Mükemmel, huzurlu, rahat, ucuz, doğal.. Seninle birlikte cenneten bir köşeydi sevgilim.

İş çıkışı erkenden Esenler otogarındaydım. Yine sırtımda meşhur sırt çantam bindim otobüse. Koyuldum yola.. Tüm günün yorgunluğuyla, yarı uyur yarı uyanık Eceabat'a geldim. Otobüs feribota girdiğinde,  artık yapıştığım koltuktan kurtulma vaktimin geldiğini anladım. Kemiklerimi çıtırdata çıtırdata kalkıp yolcu bölümüne çıktım. Buz gibi bir rüzgar, bütün vücudumu sarmaladı. Çanakkale'nin misafirini buyur edişiydi bu. Çukurova sıcak kollarını açar buyur ederdi. Çanakkale ise bir anda, sıcak havada serinleten, insanı rahatlatan kollarının arasına almıştı beni.

Sevgilim, biraz sonra ineceğim iskelede beni beklemekteydi. Öyle heyecanlıydım ki, daha önce hissettiğim bir heycan değildi bu. Daha önce öyle hissetmemistim. Heyecanla vapurun gidiş yönüne doğru bakınmaya başladım. O karanlıkta, o uzaklıktan Onu görebilecekmişim gibi. Giderek yaklaşıyordum..

Yolcular tekrardan araçlarına döndüler. Daha ben otobüsün penceresinden sevgilime bakınıyordum. Ve gördüm. İskelenin en ucuna gelmiş O da beni görmeye çalışıyordu.

Bütün vücudum Ona doğru çekiliyordum. Aynı enerji ondan da geliyordu. O hissi yaşayan bilir. İnsanlar etrafımızda akıp gitti Ondan başka bir varlık yoktu o anda. Sadece Onun kıvırcık saçları, ince zarif bedeni, çikolatamsı teni..

Gay Mühendis

3 Ekim 2015 Cumartesi

İstanbul'da

En son iki ay önce yazmışım. Epey vakit geçti. Evet, çok şey değişti. Çok şey oldu.

Kaldığım yerden anlatayım o zaman;

Ankara'dan İstanbul'a geldim. Neden geldiğimi yazmadım sanırım. İş görüşmesine geldim. Görüşmem 3 Ağustos'taydı. Bir önceki yazımda bahsettiğim mektubuma yanıt aldım ve sevgilim İstanbul'a geldi. Durumumuz hala kötüydü. Ama hala bir umut vardı içimde, beni affedebileceğine dair. 1 hafta Taksimde Tarlabaşında kaldık. Çok güzel vakit geçirdik ve hayalini kurduğumuz her şeyi yaptık. 

Ancak İstanbul, Onun hayal ettiğinden çok farklıydı. İstanbul'a girişinden itibaren, İstanbul bütün kirliliği ve pisliğiyle Onu karşıladı. Öncelikle Esenler Otogarı sonrasında İstiklal, Taksim ve Tarlabaşı.. Kalabalık ve sıcak, bu pisliğe karışınca gerçekten çekilmez bir hal alıyordu. Üstelik her şeyin pahalı olması da insanı şöyle düşündürüyor; "Bu rezillikte yaşayabilmek için insanlar neden çabalıyor?" Neyse bu başka bir konu.. Ancak şunu anlatmadan da geçemeyeceğim. Eminönünde vapur beklediğimiz bir vakit, Onun bana dönüp, "Evet insanlar yorgun, şehir yorgun ama bu güzel bir yorgunluk değil. İnsanlar acı çekiyor, bu şehir acı dolu." (Sevgilim o kadar iyi yüreklisin ki, o kadar güzel şeyler düşünüyorsun ki, insanları yabanileştirmiş bu şehir seni rahatsız ediyor. Böyle kötülük olamaz, bu kadar çıkarcılık olamaz diyorsun.)

Bu arada görüşme yaptığım şirkete kabul edilmiş ve en yakın zamanda işe başlamam istenmişti. Sevgilim Ankara'ya geri döndükten sonra, bir yandan ev bakmaya, bir yandan da işe gidip gelmeye başlamıştım. Günler geçip gidiyordu. Kaldığım evden iş yerime gidebilmek için 5'te uyanıyor, 9 da iş yerine ulaşıyordum. Dönüşte de 18 de işten çıkıp 21:30 da evde oluyordum. Adana gibi, en uzak yeri 45 dk olan bir yerde yaşayan biri için, bu şehirler arası yol demekti. Çok geçmeden iş yerime yakın, geçici kalabileceğim, eşyalı bir oda bulabildim. Hala o odada yaşıyorum ve çok küçük bir yere neredeyse bütün maaşımı veriyorum. 

Gay Mühendis

30 Temmuz 2015 Perşembe

İstanbul'a

Yarın gece tekrar yollara düşeceğim. Bu sefer yönüm İstanbul.

Sevgilime son yazdığım mektupta, beni affedebilirse benimle İstanbul'a gelmesini istemiştim. Onunla yapmak istediğim, yapamadığım şeylerden birisi buydu.

Ortaköyden, en sevdiği yiyeceklerden biri olan kumpir alıp, Ortaköy sahilinden boğaza, Anadolu'nun ışıklarına bakmak.. İstiklalde insan seliyle beraber cadde boyunca yürümek, köhne bir barda ucuz bira ve tekila içmek.. Beşiktaş sokaklarında nereye gittiğini bilmeden taş binaların arasında süzülmek.. Başka gaylere baktım diye bana kızması, başka gaylere baktı diye ona kızmak.. Pierre Loti merdivenlerini çıkıp tepeden, "Seni yenecez ulan İstanbul" demek isterdim.

Ama yenildik be sevgilim. Bir şekilde yenildik. Kolum bacağım koptu hareket edemez oldum. Yenildim sevgilim..

Gay Mühendis

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Doğa

Konuşacak yazacak ne kaldı ki geriye. Ailemin yanına Ankara'dan döneli 3 gün oldu. Bu 3 gün ne yaptım, nasıl geçti hiç hatırlamıyorum. Sadece yaşayıp gittim.

 İlk geldiğim gün yaklaşık 15 saat uyudum. Hayatım boyunca bu kadar uyumuş olduğum gün sayısı çok azdır. Rastgele aldığım sakinleştiriciler ve uyku hapları etkili oldu sanırım. Hala erken yattığım halde, biri uyandırmasa akşama kadar, ölü gibi yatarım.

Doğa, temiz hava, saatler boyu toprak yollarda yürümek biraz iyi geliyor ama tekrar eve dönmek beraberinde huzursuzluğu, pişmanlığı, yalnızlığı getiriyor. Ne bir tanıdıkla ne de onunla konuşmak içimden gelmiyor. Sadece düşünmek, düşünmek istemediğimdeyse sadece boş boş rüzgarı tenimde hissetmek, ceviz ağaçlarının yeşil yapraklarına bakıp kuşların cıvıltılarını dinlemek istiyorum.

Bir anne kırlangıç sanki bana nispet olsun diye balkonumun köşesine yuva yapmış. Her sabah uyanıp balkona çıktığımda benim ailemin olmayacağını çığlıklarıyla yüzüme vuruyor. Yavrularını bana gösterip gururlanıyor. Ben de eyvallah deyip hayatıma devam etmeye çalışıyorum.

Eyvallah hayat..

Gay Mühendis

23 Temmuz 2015 Perşembe

Ankara'dayım

Evet Ankara'dayım. Hayat her geçen gün benim için daha da zorlaşıyor. 4 gündür buradayım ve tek dayanağım olan sevgilimle ayrıldık. Neden; çünkü yine dürüst olamadım. Her zamanki gibi sıkıntılarımı paylaşmak yerine kendi içimde halletmeye çalıştım. Ve sonuç yine güvensizlik yine ayrılık.. Bu bir başkasıyla aldatma olayı değil. Kendimi aldatmaydı. Sorunlarımı geri itmemdi.

Sigara içmek istedim ve neden içmek istediğimi ben kendime itiraf etmemiştim. (Sevgilim sigara içmemi istemiyordu ve kaç defa içmeyeceğime ve içersem söyleyeceğime yemin etmiştim. Öncelikle kendime dürüst değildim ki ona olayım.)

Şu an çok güçsüz ve yorgunum. Tatilde olan arkadaşımın evindeyim. Yalnız, konuşacak kimse olmadan dört duvar içinde belki rahatlarım diye yazıyorum. Ama nafile.. Yanımda kim olursa olsun acımı hafifletmesi mümkün değil. Fiziksel olarak da yorgunum. Bugün tek bir lokma almadım ağzıma, su içmesem mideme giren bir şey yok.

Hayat her geçen gün benim için daha da zorlaşıyor. Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Belki 1 yıl, belki yarım saat.. Sorun sadece sevgilimden ayrılmış olmam değil, sorun benim. Ben güçlü değilim. Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Benim için hayatta olmak yaşamak değil. Biliyorum ki artık yürüyen bir ölüyüm ve gerçek olmasını engelleyecek ne var diye düşünüyorum.

Neden yaşamalıyım? Neden var olmalıyım? Dünyanın bana bir ihtiyacı yok, benim kendime ihtiyacım yok. Başkalarını üzmekten, üstüne de kendimi üzmekten başka ne yaptım bu güne kadar? Ben iyilikten başka kime ne kötülük yaptım?

Kumsaldaki bir kum tanesinden bile küçük görüyorum kendimi. Yaşam üzüntüden başka bir şey getirmedi bana. Neden daha fazla yaşamayı seçeyim?

Gay Mühendis

17 Temmuz 2015 Cuma

Gerçekler 3

Aradan uzun zaman geçti.(3 hafta) Kaldığım yerden devam edeyim.

Cetad eğitimi almış Adana'daki bir doktordan randevu aldım ve bir kaç gün sonra doktora gittik. Doktor gayet ilgili ve neyin ne olduğunu bilen biriydi. Önce benimle konuştu.  Gay olduğumu nasıl anladığımı, ailemde anne ya da babamdan hangisinin daha baskın olduğunu, herhangi bir travma yaşayıp yaşamadığımı ve buna benzer şeyler sordu. Ben de her şeyi açık açık anlattım. Gerçekten beni anlayan biri ile sohbet etmek utanmadan sıkılmadan o zamanlar o kadar iyi geldi ki.. Sonra aileme bu durumu güzel bir dille açıklayacağını, sağlıklı bir birey olduğumu söyledi ve ailemi odasına aldı.

Odadan çıkar çıkmaz sevgilimi aradım. O da telaşla benden gelecek haberleri bekliyordu. Çok rahatlamıştım. Üstümden bir yük kalkmıştı. Doktor düşündüğümüzden iyi çıkmıştı. Ailem artık DÜZELECEKTİ. Onlar hep beni terapiye göndermek istiyordu. Artik terapi sırası onlardaydı.

Bir süre sonra çıktılar. Annemin yine gözü yaşlı, babam düşünceli çıktılar odadan. Bindik arabaya döndük mersine. O konu açılmadı artık o gün. Ta ki diğer güne kadar..

Diğer gün tekrar "Sen değişirsin. Kendine hakim ol. Bu ortamdan uzaklaştır kendini.." Uzun bir off çektim ki yeter artık. Kapattım konuyu geçtim odaya. Artık ne söyleyeceğim bir söz kalmıştı ne de dermanım. Bir an önce uzaklaşmalıydım bu kasvetli ortamdan. O hafta sonuna Ankara'ya bilet aldım. Sevgilimin yanına gidecektim.

Gay Mühendis

27 Haziran 2015 Cumartesi

Gerçekler 2

Ortalık biraz duruldu ve hazırlanıp kendimi dışarı attım. İlk aradığım kişi sevgilim oldu. Artık gizli değildik. Bir yanım üzülüyordu, kendime değil aileme üzülüyordum. Diğer yanım sevinçliydi. Bu yüzden sakin sakin sevgilimle konuştum. Başta inanmadı. Kaç defa "gerçekten mi?!!" diye sordu, hatırlamıyorum. O gerçekten mi diyordu ben de evet diyordum. Sanırım iki dakika geçti inandı ve beni 'nasıl böyle bir hata yaparsın' diye suçladı: "Zaten her şey yeterince zor. Nasıl daha da zorlaştırırsın bu durumu?"

Senin de bildiğin gibi 28 Haziran'da onur yürüyüşü var. Sevgilimle tek hayalimiz bizim gibi olanlarla orada yürümekti. Onurumuzla, elimizde gökkuşağı bayraklarıyla yürümekti. İkimizin de aklına gelen bu hayalimiz oldu. Keşke ben Mersin'den gittiğim zaman ortaya çıksaydı. Şimdi bir süre ailemle bu durumu çözmeye çalışmam gerek.

O yine beni yalnız bırakmadı. Öncelikle CETAD eğitimi almış doktorları buldu. (http://www.cetad.org.tr/) Bu doktorlardan yardım alacaktık. Ailemin bazı şeyleri bir uzmandan duyması gerekiyordu. Ondan sonrası kolay olacaktı. Ancak saat geç olmuştu, yarını beklemem gerekiyordu.

Belki Mersin Marinayı bilirsin ya da duymuşsundur. Saatlerce oturdum orada, yalnız olmak o kadar kötü ki.. Yardımcı olmaya çalışan biri vardı ancak yanımda fiziken aradığım biriydi. Uzaktaki sevgili ile en büyük sorun bu işte. Ne sevincini paylaşabiliyorsun ne de üzüntünü.. Yanında olup da bana sarılmasını o kadar çok isterdim ki, başımı koyayım omuzuna, ben anlatayım o dinlesin, beraber el ele verelim. Kilometrelerce uzakta olmasına rağmen, bana destek olmayı başaran bir insan o kişi.

Sonunda eve döndüm, yine babamdan "Sen iradene sahip çıkarsın, sen yaparsın, biz de yardım edeceğiz doğru yolu bulacaksın" sözlerini duymaya başladım. Başım da çok ağrıyordu. Geçtim odama uyudum. O kafayla nasıl uyudun diye soracak olursan, yorgun düşmüştüm. Fiziksel olmasa da ruhsal olarak ayakta duramıyordum.

Sabah oldu. Çıktım odamdan bir şeyler atıştırdım ve evden çıktım. Yine aynı şekilde Marinada saatlerce oturdum dolaştım. Telefonda sevgilimle konuştum. Doktorlardan randevu aldım. Akşam tekrar eve döndüm. Annemle babamın yüzleri asıktı. Tekrardan geçtim odama, duramadım mutfağa gittim. Anneme yardım etmeye çalıştım. Annem dedi ki "Neden yüzümüze bakmıyorsun, baban çok kırıldı git yanına gönlünü al." Tamam dedim.

Babam odasındaydı. Gözleri yaşlıydı. Beni gördü yüzünü öbür tarafa döndürmeye çalıştı. Başını avuçlarımın arasına aldım. "Baba neden ağlıyorsun bu senin suçun değil benim de suçum değil. Ben kötü bir şey yapmadım benden utanma."
Babam:"Ben bugüne kadar hep iyilik yaptım kötülük buldum. Allahım benim günahım ney? Haram lokma yemedim. Çocuklarımdan başka bir şey düşünmedim. Yemedim biriktirdim çocuklarım rahat yaşasın diye. Neden BENİM ÇOCUĞUM. Hiç kimseye boynumu bükmedim. Benim boynumu büktürme oğlum. Onurumdan başka bir şeyim yok çocuğum."

Babanın omzunda sana sarılarak benim boynumu büktürme oğlum diyerek ağlaması seni nasıl etkilerdi? Benim yüreğim parçalandı. O hali gözümün önüne geldikçe, tekrar parçalanıyorum. Sonra annem de yanımıza geldi o da ağlamaya başladı. Annemle babama bir şey olacak diye o kadar çok korktum ki. Bu yaşlı insanlar bu kadar üzüntüyü kaldırabilecekler miydi? Kendimi suçlamamaya çalışıyordum ama ben yaptım, ben bu hale getirdim o insanları.

En sonunda gelecek hakkında güzel şeyler söylemeye çalıştım. Mezun oldum artık iş bulup kendi hayatımı kuracağımı söyledim. Ama mezun olduğumun sevincini bile yaşatamamıştım bu insanlara. Ben nasıl bir evladım.

Gay Mühendis

Gerçekler

Bu hafta ailem ile Adana'daki evi Mersin'e taşıdık. Taşınma sırasında sevgilimin bana verdiği mektup ve fotoğraflar bir şekilde ailemin eline geçmiş.

Dün evimden getirdiğim eşyaları Mersinde, ailemin evine yerleştirirken babam; "gel bir konuşalım" dedi. Geçtik salona oturduk. "Oğlum geçen gün çantanda bunları bunları gördüm. Nedir doğruyu söyle neyse anlat" dedi. 

İçimde bir his vardı. Kaç kere aklıma geldi böyle bir şey olacağı. Ama bir yanım da bilmelerini istiyordu. Her zaman yalan söylemek, pek çok şeyi saklamak. Beni ailemden o kadar çok uzaklaştırıyor ki. 

Başladım anlatmaya.. 

"Bazı kişiler beyazdan hoşlanır bazı kişiler siyahtan hoşlanır. Bu hoşlantı da kişiye bağlı değildir sever sadece. Bu da aynı durum baba. Biliyorum, bu durum toplumda hoş karşılanmıyor. Biliyorum çoğu kişi bu durumdakileri küçük görüyor. Biliyorsunuz mantıklı düşünen biriyim. Ben senelerce neden böyle olduğumu anlamaya çalıştım. Kızlarla olmayı denedim ama olmadı, çünkü duygusal bir şey hissetmiyorum kızlara karşı. Bu da ne benim suçum, ne de sizin suçunuz. Bu bir ya da iki senelik değil ben buyum böyle doğdum."

"Hayır bu iradeyle ilgili senin kafanda biten bir şey. Kendine hakim olmalısın. Dünyada ERKEK ve KADIN vardır. Kainat bu düzende. Bu böyle.. "

"Baba ne iradesi, bu; benim, kendi benliğimi kendimi kısıtlayarak yaşamak yaşam mı?"

"Bize göre değil bu. Biz böyle olamayız. Eğer böyleysen bile yalnız yaşarsın bir erkekle yaşayamazsın." buna benzer pek çok konuşma oldu aramızda. Annem bazen ağlayarak, sessiz sessiz bizi dinledi. Bazen tartışma duruluyor ben alttan alıyordum, bazen de aklıma ne geliyorsa söylüyordum babam da bir o kadar köpürüyordu.

Gay Mühendis

12 Haziran 2015 Cuma

İlk görüşme

Bu gece Geçmiş geçmişte kaldı yazımdan devam edeyim..

Telefonda yazışmaya başladık. Sonra ilk defa sesini duyduğum anı hatırlıyorum. Çok garip bir şey hiç görmediğin biriyle konuşuyorsun ama o kadar çok şey konuşmuşuz ki, sanki ben onun hayatını biliyorum, o da benim hayatımı biliyor, sanki telepatiyle anlaşmışız gibi. İlk defa o dudaklardan "alo" sesini işitmem.. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum, hala içimden sıcak bir şeyler akıyor gibi.

Pek girişken bir insan değilim, Adana'ya gel gezdireyim filan diyemedim. Sonuçta yabancıyım ve beni abazan biri olarak görmesini istemiyordum. O yüzden ilk hamle Ondan geldi. Adana'ya gelmek istediğini söyledi ve hemen kabul ettim.

Zaman geçti Adana'ya geldi. Karşılamaya gittim. Benden önce onu alacağım yere ulaşmış beni bekliyordu. Saçları uzun, kıvır kıvır, esmer, narin vücutlu bir güzellik beni bekliyordu. Yanına gittim öpüştük, durağa doğru yürümeye başladık. Bir yandan yürüyor öbür yandan Ondan gözümü alamıyordum. Devamlı gözlerini kapatan kıvır kıvır saçlarını yana doğru atıyordu. Çok sevimliydi. Sevimli dediğimi duysa muhtemelen benimle tartışırdı şu an :) Ona bakmamdan utanıyordu.


Eve geldik ve balkonda birer bira açtık hoş sohbet devam etti. Sonra içeriye geçtik. Mum ışığı ve güzel bir müzik listesi, ortamı tamamlıyordu. Yerde minderlerin üzerinde oturuyorduk ve çok yakın duruyorduk. Nefes alışını, vücudunun sıcaklığını hissediyordum. (Bunları hatırlayıp yazarken bile şu an, içimde bir kıpırdanma oluyor.) Konuşuyordu ama Onun dudak hareketleri bütün dikkatimi dağıtıyordu. Dolgun dudaklarına her an daha çok çekildiğimi hissediyordum. En sonunda parmaklarımın arasından kıvırcık saçları kayıyordu. Dudaklarımız buluştu. Eminim kalbimin sesini o da duyuyordu. Kitaplarda okuruz hep "kalbim yerinden sökülecekmiş gibi atıyordu" cümlesini. Gerçekten böyle olacak sandım. Aslında yazılanlar yetersiz kalıyor, gerçekten de onu yaşamak gerek.

Bu şekilde başlayan gece güzel bitti.

Devamı sonra ;)

Gay Mühendis

2 Haziran 2015 Salı

Terk Ediş

Bugün artık toplanmaya başladım. Adanayı terk ediyorum sonunda. O kadar mutluyum ki. Bu mutlulukla evimdeki eşyaları kutulamaya başladım. Bir de ne göreyim, lise yıllarımda yazdığım denemeler, hikayeler.. Merak ettim ve okumaya başladım;

Bu garip, cefalı ve yorulmaz ırk, kim bilir kaç yıldır böylesine acı çekiyordu ve kim bilir daha kaç bin yıl böylesine acı çektirecekti?

Yarattığı incecik bellere bu denli ağır yükler yükleyen Tanrının önünde diz çökmek için, kim bilir kaç yeni katedral daha yapacaklardı? Neye yarıyordu DUA ETMEK, UMUTLANMAK ve İNANMAK?

İnsanların acı çektiği ve öldüğü dünya, karıncaların acı çektiği ve öldüğü dünyanın tıpkısıydı.

Soluk almaya ya da neden "insanlar ve kelebekler.." diye sormaya fırsat bulamadan, saçma bir çöp parçasını, ufacık bir saman kırığını, alın teri ve kanlı göz yaşları pahasına uzağa daha uzağa götürmenin tek geçerli şey olduğu acımasız ve anlayışsız dünya..

Gay Mühendis

19 Mayıs 2015 Salı

Geçmiş geçmişte kaldı

Bloğu açmamda ki amaç, geçmişte yaşadıklarımı yaptıklarımı kaleme almaktı. Ancak geçmişi yazmanın benim için pek anlamı olmayacak. Çünkü geçmişteki hislerimi düşüncelerimi yazarken bugün, bu saat, bu andakileri kaybedeceğim. Yeri geldiği zaman geçmişi de yazmayı düşünüyorum. Nasıl olsa sadece ben okuyacağım (günlük misali).



Şu an benim için önemli olan biri var hayatımda. Gay camiasında zor bulunan bir ilişkiyi yürütüyoruz. 13 ayı geçti bu ilişki başlayalı. Sevdiğim, sevgilim dediğim bu kişiyle nasıl tanıştığımı anlatayım.

Geçen sene Nisan ayında ortaokuldan çok yakın bir arkadaşıma ziyarete gitmiştim. Başkente ikinci gidişimdi. (Pek yolculuğu seven biri değilim.) Eski sevgilimden ayrılalı birkaç ay olmuş, kafa dağıtayım değişiklik olsun demiştim. Bu arada arkadaşım erkek ve benim gay olduğumu bilmiyordu. Ben sevgilimden neden ayrıldığımı sorunlarımızı anlatıyordum. Elbette sevgilim karşı cinsmiş gibi.. Bu şekilde karşılıklı dertleşmelerle, dışarılarda dolaşmalarla, o bar benim bu viski senin Adana'ya dönme vaktim gelmişti.  O sıralar hornet yüklü telefonumda. Ara ara bakıyordum kim varmış etrafta diye. Arkadaşımın evinin yakınlarında birini görüyordum. Her akşam yazsam mi, acaba benimle konuşur mu diye düşünüyordum. Acaba diyorum çünkü ben 23 yaşındaydım ve o 18 yaşındaydı. Bir de havalı, tarz birisi olduğu belliydi. Bana zaten bakmaz diye düşünüyordum.

Adana'ya döneceğim sabah hornetten bir mesaj: "Merhaba." Allah'ım bu gerçek mi? Sanki Onun içine doğmuştu. Sadece yarım saat geç uyansa beni orada göremeyecekti. Bir daha karşılaşma şansımız asla yoktu. Adana'yla onun hiç bir bağlantısı yoktu ve benim de Ankara'yla bir bağlantım yoktu. O gün, 7 saat otobüs yolculuğu nasıl bitti anlamamıştım. Tüm gün aralıksız konuşmuştuk. Şu an nelerden bahsettik hatırlamıyorum. Ama içimden, iyi ki bugün erken uyandın diye geçiriyordum.

Pek kaderci bir insan değilim ama siz ister kader deyin, ister tesadüf. İmkansızlıklar ve zorluklarla dolu bir ilişkiye bu şekilde başladık.

Gay Mühendis

17 Mayıs 2015 Pazar

GAY olduğunu anlamak

"Sevgili Gay Mühendis Bey,

İlk defa ne zaman, nerede, nasıl gay olduğunuzu anladınız?" diye soracak olursanız eğer, çok da uzak olmayan bir zamanda farkına vardım ve kabullendim.

Bundan yaklaşık 10-12 yıl önce ortaokul yıllarımda farkında olmadan bazı şeyler keşfetmeye başlamıştım.

O zamanlar internet bu kadar yaygın değildi. (Biliyorum biraz dedelerimizin anlattığı hikayelere benzeyecek.) Teknoloji evlerimize yeni yeni girmeye başlamıştı. Cep telefonları ve kişisel bilgisayarlar, benimki gibi memur aileleri için lüks bir şeydi.  Neyse.. O senelerde ilk bilgisayar eve girdi (2004) ve internetin bağlanmasıyla p*rno videoları keşfetmem uzun sürmedi. Tabii sizin de tahmin edebileceğiniz gibi kadın değil erkek daha çok ilgimi çekiyordu. Hiç bir şeyden haberim olmadan kendi kendime bir uğraşa girmiştim. İşte seks ile ilk tanışmam bu şekilde olmuştu.

Daha sonraları çıplak adam vücutları, pen1sleri google amcaya aratmaya başladım. (Evet o zamanlar da google amcamız vardı.) Bu şekilde ortaokulun sonlarına yaklaşmak taydım.

Bir gece rüyama sınıf arkadaşım Orçun girdi. Ama nasıl giriş.. Hala unutamıyorum. Bu rüya ilk ıslak rüyamdı. Rüyanın kahramanları ise ben ve bir erkekti. Bir kız değil!

Bu rüyayı gören bir çocuktu. Ne gaylerden ne lezbiyenlerden ne de translardan haberi vardı bu çocuğun. Hala LGBTİ bireylerinin sonradan böyle olmak istediğini düşünen bir grup mevcut. İnsan yaşamayınca bilemiyor gerçekten.

O zamanlar bilmesem de; bir şeylerin farkına vardığım zaman, gay olduğumu kabullenmeme yardımcı bir etken olmuştu bu rüya. Çünkü bu bana doğuştan, doğduğum andan itibaren bana verildiğinin kanıtıydı.

Eş cinsel arkadaşım sen bir lütufsun. Evet, çoğu insandan farklıyız. Bu da bizi özel yapıyor. O yüzden güçlü ol ve savaş. Yalnız değilsin BİZ HER YERDEYİZ.

Gay Mühendis

Başlamak

Nereden başlasam bilemiyorum..

Öncelikle kendimi mi tanıtsam? Bilemedim..


Belki sadist canlılara işkence etmeyi seven; evinde şok cihazları, tasmalar, türlü türlü işkence aletleri olan, 

Belki aşırı hayvan sever; evinde onlarca kedisi ve köpeği olan,

Belki ünlü bir holding sahibi; yüzlerce çalışanı olan,

Belki de sadece okulunu bitirmeye çalışan 24 yaşına gelmiş ancak hiç bir başarı sağlayamamış sıradan bir bilgisayar mühendisliği öğrencisiyim.

Gay Mühendis